Herkesin sizi terkettiği bir dünyaya sahipken, daha hala özeleştiri yapamayıp sorunun kaynağının kendiniz olduğunu farketmeden (ya da kabullenmeden) yaşamaya ne kadar devam edeceksiniz? Sonuna kadar mı? Yanlış. Her insanın mutlu olacağı bir yerler vardır, orada doğmamışsanız da arayın, bulun ve gidin. Lakin ben daha aramaya üşeniyorum çünkü bir arkadaş atasözü diyor ki acı çekmek için doğmuşum. Kim ne yapsın be acılı ezmeyi?
Ama öncelikle;
1-Sevgiliniz olmasın, olursa da bağlanmayın. Ulan sanki ruh ikizini buldun da bağlanasın!
2-Evlenmeyin, aile kurmayın ve kesinlikle çocuk yapmayın.
3-Parayla şeref kazanmayın, şerefinizle para kazanın. Şerefsizseniz ben napayım.
4-Kendinize yapılmasını kabullenmeyeceğiz şeyleri başkalarına yapmayın.
5-Başkalarına için bir şey yapmayın.
6-En iyisi hiçbir şey yapmayın. -şaka şaka-
Daha kaç kere yaşayacaksın, akan zamanda geri yüzemeyeceksin. Hep ileriye doğru gideceksin ta ki şelaleyi görene kadar. Nehrin uzunluğundan da bihabersin! Belki de başka bir şelaleden düştün ve burada yüzüyorsun şimdilik, bir sonraki düşüşün de bari iyi atlayış olsun. "cumburlop"
En temizi deniz, dünyada üç çeşit insan varmış da.
Yaşayanlar, ölüler ve denizciler...
Şimdi de biraz norsemen'cilik oynayalım.
Bir de temiz derken, su topraktan daha temizdir yani değil mi?
Ne garip bir başlık oldu bu ya. Tam bunu yazmadan 20 saniye önceki hallerini görmediniz siz tabii.
vagzeçmek, vazgezçek gibi.. Nasıl çıktı bunlar ben de bilmiyorum hem de arka arkaya. Şimdi düşünüyorum da ben vazgeçmeyi bile yazamayan bir insanmışım, daha yazamadığım bir eylemi nasıl yapmayı başarabilirim acaba.
Hepimizin çeşit çeşit huyları ve alışkanlıkları var. Bunların çoğu da sonradan kazanılan şeyler, doğuştan gelmiyor, daha tenis topu kadarken kafamız çevremizdeki gördüklerimizle şekilleniyor gelecekteki kişiliğimizin ilk aşaması. İstisnalar var zaten salt budur demiyorum herkesciklerin bildiği şeyler bunlar. Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim, üzüm üzüme baka baka kararır vs. ama bazı duygular başkadır. Bir müziğin, bir manzaranın, bir kitabın etkileri her insanda aynı olmuyor. Duygularımıza hakim olmak, yönlendirmek de kolay değil. Korku filmlerinden korkup da izlerken "Korkmayacağım sadece neşelenip güleceğim." diyebilen yoktur herhalde. Hayat da böyle işte bir olay ve durum karşısında dışarı yansıtmamak bir nebze yapılabilir ama o içeriden geçenlerin yönlerini değiştirmek çok güç.
Peki gelelim aslında yazmak istediğm şu düşünceme. Hangisi size göre daha kaldırabilinir, daha az rahatsız edici bir durumdur?
Seçenekleri görelim bakalım. Lütfen gelsin seçenekler.
Birisi var, siz onunla iyi anlaşıyorsunuz ama iletişimi kesmeniz sizin yararınıza olacak, yoksa farklı sıkıntılara gireceksiniz. Yani vazgeçmeniz gerekiyor. Ama o bunu istemiyor.
Birisi var, o sizle iyi anlaşıyor ama iletişimini kesmesi onun yararına olacak, yoksa farklı sıkıntılara girecek. Yani vazgeçilen olmanız gerekiyor. Ama siz bunu istemiyorsunuz.
Bir dakika sevmedim seçenek olayını kalsın öyle.
Asil bir ruhun temelidir bencillik, Niçe. -temel olmadan ne halt edersiniz?-
Di mi? Bencil insan vazgeçer de vazgeçilir de. İkisi de umrunda olmaz, ne ala memleket. Salak insan da vazgeçemez ve vazgeçilmek de onu incitir. Ama o bunları kontrol edemez, duygularını bastıramaz. Bir insanın sizden vazgeçmesi çok kırıcıdır. Kişisine göre, kimi de "Benim gibisini bulamaz zaten." "Kendi kaybeder." der, bunu diyen için zaten o kişinin pek de bir önemi olmamıştır bence. Önemi olsaydı, madem ki kendinden iyisini bulamayacağını ve kaybedeceğini düşünüyor, neden kaybedenin kaybı onu incitmesin ki?
Her insanın aynalara gösterdiği bir yüzü,
Kimseye söyleyemediği bin hüznü vardır.
Hayat bize gösterdiği her şeyi zorla da olsa öğretecektir. Karmaşaya sokmamak kasmamak lazım yav. Vaz da geçersin hem de her şeyden, senin vazgeçinilebilecek bir insan olmanı da hazmedersiiin -kibre bak- hepsi olur babacım hepsi. Zaaflar zaaflar...